Bir Garip Adam
04 Şubat 2025
Bundan sekiz yüzyıl kadar önce etrafında hiç dağ olmayan, yeşillik içindeki bir kasaba vardır. Kasaba, yerleşik bir kasabadır. İnsanlar birbirlerini tanır, üç kuşak öncesine kadar hikâyeler anlatılır. Biri evlendiğinde tüm kasaba o düğünde yer alır. Biri öldüğünde tüm kasaba cenazeye katılır. Ölünün çıktığı eve insanlar sıkça girer çıkar. Amaçları insanları huzursuz etmek değildir. O üzüntü içinde insanlar yemek derdiyle uğraşmasınlar diye komşular yemek götürür. Uzak yerlerden gelecek olan misafirler kalmak isterlerse komşular ev sahipleri bir de misafirlerin kalacak yer sıkıntısıyla uğraşmasınlar diye onları kendi evlerine götürürler. Bir hastalık olduğunda tüm kasaba halkı yardıma koşar. Bir bebek doğduğunda, bu yeni canın sevincini tüm kasaba birlikte paylaşır.
Dünya üzerinde hiçbir yer tam olarak cennet olamayacağı için en fazla cennete yakınsar. Cennet sadece cennettedir. Dünyada cennet kurulmaya kalkıldığında bir noktada bu bozulacaktır. İnsanın olduğu yerde kötülük az ya da çok hep var olacaktır. Her ne kadar üzüntüler azaltılmaya çalışılsa, sevinçler herkes tarafından paylaşılarak çoğalsa veya çoğu insan sonuna kadar iyi niyetli olsa yine de kötülük kökünden kazınmayacaktır. Kötülük bir bardak suya damlatılan mürekkeptir. Kötülük böyledir.
Çoğu güzel insanın yaşadığı bu kasabada sayıları az da olsa kötü insanlar vardır. Ne kadar istense de meyhaneler kapatılamamıştır. Ne kadar istense de genelevler hala işlevini sürdürmektedir. İçki içmekten bilincini yitirip komşusunun devesini öldüren bir adam herkesin engellemeye çalışmasına rağmen deve sahibi tarafından dövülmüştür. Ayyaş adam kolu kırılarak kurtulduğuna sevinmelidir. Genelevin devamlı müşterileri vardır. Bu müşteriler oradan çıktıktan sonra tekrar kasabaya dağılır. Suyun içine kalemin ucundan damlayan mürekkep gibi berraklığı bozarlar.
Bir gün kasabaya yabancı bir adam gelir. Adamın hali, tavrı gariptir. Kendi halinde olan bu adam eski püskü kıyafetler giyer. Onu gören, adamın bir dilenci olduğunu düşünebilir. Yalnız kasabaya geldiğinden beri dilendiği hiç görülmemiştir. Bu yüzden insanlar artık onun dilenci olduğunu düşünmekten vazgeçmişlerdir. Kimseyle pek konuşmaz. Sadece ihtiyaçlarını karşılamak için konuşur. Bir barınak sahibi olmuştur. Küçük bir gecekonduda kendi halinde yaşar gider. Adam geldiği günden beri halk arasında sohbet konusu olmuştur. Kimseyle konuşmamasını yadırgayanlar vardır. Kasaba halinde içli dışlı yaşamaya alışık oldukları için adamın hali onlara hoş gözükmez. Adamın kimseye zararı yoktur oysaki... Hatta hayvanları sürekli doyurduğu kasaba halkı tarafından konuşulur hale gelmiştir. Kendi yediğinden daha fazlasını hayvanlara yedirdiği söylenmektedir. Sık sık kasabaya bir köy uzaklıktaki bir ormanlıkta ağaçların içinde düşünmeye gittiği görülür. Kasabadaki kimse bu adamın tavırlarına “normal” insan tavırlarını yakıştırmaz.
Son zamanlarda garip şeyler yaşanmaya başlar. Adamın hali, tavrı her zaman gariptir ama kimse ondan içki içmesini ya da basit kadınlarla birlikte olmasını beklemez. Adam her gece en az bir içki şişesiyle ve bir kadınla birlikte eve girerken görülmeye başlar. Bu işlerin meyhanede ya da genelevde yapılmasını herkes yadırgamaktadır ama bu alışılmış bir durum haline gelmiştir. Ancak eve içki götürmek, eve kadın götürmek kasaba halkı tarafından yadırganmaktan daha fazla tepkiye sebep olacak davranışlardır. Adamı uyaranlar olmuştur. Lafla defalarca bunu yapmamasını söyleyenler olmuştur. Halkın huzurunun bozulduğunu ve bu davranışlarının sonucunun iyiye varmayacağını söyleyip durmaktadırlar. Yalnız adam ne bu hareketlerini değiştirmeye yeltenir ne de en ufak bir açıklama yapmaya girişir. Defalarca tehdit edilmesine rağmen neredeyse her gece evine içkiyle ve kadınla girmeye devam eder.
Kasabanın merkezinde bir kıraathane vardır. Burası her akşam sonuna kadar dolu olur. Burada sohbet edilir, çay içilir. Aynı zamanda alınması gereken bir karar olduğunda da konuşulacak yer bu kıraathanedir. Kasabaya gelen ve bir süre sonra evine her gece içkiyle ve kadınla girmeye başlayan bu adam hakkında bir karara varılması gerektiğini kararlaştırırlar. Bu garip adam istenmemektedir. O gece o kadar uzun konuşulmuştur ki adam hakkında kasabanın tüm erkekleri nefretle dolmuşlardır. Bu adam kesinlikle kovulacaktır!
Kasabanın genç erkeklerinden biri kıraathanede garip adam hakkında alınan karardan sonra gençliğin de verdiği heyecanla kendince bir karar alır. O adamı kovmak ona yetmeyecektir. O gece fırından bir soba alıp adamın evine gitmiştir. Evine kapıyı kırarak girmiştir. Adam yerde oturmaktadır. Sadece bir koltuğu olan adamın koltuğunda basit diye tabir edilen kadın oturmaktadır. Etrafta içki yoktur. Yalnız bunların sorgulanma vakti çoktan geçmiştir. Genç delikanlı elindeki kalın sopayla adamı dövmeye başlar. Kadın engellemeye çalışsa da başarılı olamaz. Ağzı, burnu kan içinde kalan adam bir süre sonra bilincini yitirip bayılmıştır. Genç delikanlı bayılmasına bakmayarak adamı dövmeye devam eder. Sonunda adam ölmüştür.
Adam öldükten sonra evdeki kadın kahrolur. Dövünmeye başlar. O kadar ağlar ki gözleri kan çanağına döner. Kasabanın genç delikanlısı bu duruma şaşırır. Çünkü sonuçta kadın sadece para karşılığında bu adamın yanında bulunmaktadır. Üzülmesi anlamsızdır. Başka bir gün başka bir adamla yine para karşılığında birlikte olabilir. Durum buyken neden bu kadar üzülsün ki?
- Öldürdün! Efendimi öldürdün!
- Efendim mi? Bu adam delinin biriydi. Hem seninle para karşılığında birlikte olan erkeklerden biriydi. Ona neden efendim diyorsun kadın!?
- Bu dünyadaki en iyi insandı o. Deli de değildi.
- Sürekli ayyaş gezen, basit kadınlarla birlikte olan ve kasabamızın huzurunu kaçıran bir deliydi bu adam! Bu konuşmaların nereye varır?
- Efendim, içkileri başkası içmesin diye alır ve evine gelir gelmez dökerdi. Bizim gibi kadınlarla da hiçbir zaman birlikte olmadı. Bize hep misafir gibi davranırdı. Güzel şeylerden bahsederdi. Bu durumu da kimseye anlatmamızı istemezdi. Öldürdün! Efendimi öldürdün!
Yorumlar