Vakit Geldi
03 Haziran 2025
İşe git. Çalış. Eve gel. Yemek ye. Okula git. Arkadaşınla vakit geçir. Borç al. Borç öde. Sınava gir. Uyu. Erken kalk. Geç kal. Koş. Koş. Koş.
Bu kadar tembellik, vakit kaybı yetmedi mi? Bir insan bunları niye yapar? Oturup hayatının amacını sorgulamayan biri sırf nefes alıyor diye yaşıyor sayılır mı?
Hatırlayalım. Hayal ile hedef tanımları ve bunların farklılıkları, hayatımıza anlam katar. Daha doğrusu hayatımızın anlamını bize aşikar hale getirir. Araba almak, ev almak, yurt dışına gitmek, başka bir şehirde ve ya ülkede yaşamak… Bunların çoğunu insan hayal olarak algılar. Bunlar sadece hedef ya da hayale ulaşmak için birer araç olabilir. Bunlar ulaşılabilirdir ve hedeflere ulaşmak da gerekir zaten. Ama hayallere ulaşmak gerekmez. Bir yıldız gibi gökyüzünde yer alıp yürüdüğün yolu aydınlatması ve ulaşılmasının şart olmaması hayalin özelliğidir. İnsana güç, özgüven, amaç, anlam verir. Ve hayal ütopik de olabilir. Kapitalizmi yıkmak bir hayaldir. Kapitalizmin bir çarkının dönmeye başlamasıyla onun etkilediği bin çark ötedeki çarkın ucu nerelere dokunuyor biliyoruz. Kimlerin canını yakıyor. Kimlere kazık atıyor. Kimlerin şeytani amaçlarına malzeme oluyor. Biz bunları çok iyi biliyoruz. Ama kabullenmişiz. Kapitalizm işliyor, yapacak bir şey yok. Çiftçi ürünü üretir. Beşe satar. Aracılarla o ürün tüketiciye gelene kadar fiyatı elli olur. Bu çarktan parayı hamuduyla götürenler ise ürünü yetiştiren, yağmur çamur demeden çalışan, tek gerçek emeği gösteren çiftçiye tohum satar. Bu tohumun genetiğiyle oynar. Oynar ki, çiftçi o tohumu bir kere ekebilsin. Tekrar ekmek istediğinde o tohumu o şeytanlardan tekrar alsın. Tek bir çark ve sistemin işleyiş örneği. Bizim yapabileceğimiz ise, kabullenip köle olmaya devam etmek değil, sistemi yıkamasak bile elimizin altında olan şeytani çarkı kırmaktır.
Hayal-hedef farkı. Hayat amacının, niye var olduğunun bilincinde olmak. Umutsuz olmamak. Bizim ihtiyacımız olan şeyler bunlar. Ve artık kaybettiğimiz vakit yeter. Sevmediğimiz bir insanı gördüğümüzde yapmacık bir tavırla yüzünü görüp günaydın derken vakit kaybediyoruz. Sevmediğimiz bir konuyu biriyle konuşurken vakit kaybediyoruz. Sigara içerken bile vakit kaybediyoruz. Oysa farkında olmalıyız, on saniye vakit kaybetsek ömürden on saniye gitti demek. Ve o on saniye bir daha geri gelmeyecek. Günde kaç kere bu on saniyelerden ve daha fazlalarından yaşıyoruz, bunlara maruz kalıyoruz. Artık farkına varma zamanı gelmedi mi? Geldi de geçiyor.
Yorumlar